-
1 reizen
yolculuk etmek v -
2 peregrinate
yolculuk etmek -
3 take a trip
yolculuk etmek, seyahat etmek; uyusturucu almak, uçmak -
4 travel
n. yolculuk, seyahat, gezi, işleme————————v. yolculuk etmek, seyahat etmek, dolaşmak, gezmek, yol almak, işlemek, kaçmak* * *1. seyahat et (v.) 2. yolculuk (n.)* * *['trævl] 1. past tense, past participle - travelled; verb1) (to go from place to place; to journey: I travelled to Scotland by train; He has to travel a long way to school.) yolculuk yapmak, seyahat etmek2) (to move: Light travels in a straight line.) gitmek, yayılmak3) (to visit places, especially foreign countries: He has travelled a great deal.) dolaşmak, gezmek2. noun(the act of travelling: Travel to and from work can be very tiring.) seyahat, yolculuk- travelogue
- travels
- travel agency, travel bureau
- travel agent
- traveller's cheque -
5 voyage
n. yolculuk, seyahat, sefer————————v. yolculuk etmek, seyahat etmek* * *1. deniz yolculuğu yap (v.) 2. deniz yolculuğu (n.)* * *['voii‹] 1. noun(a usually long journey, especially by sea: The voyage to America used to take many weeks.) deniz/uzay yolculuğu2. verb(to make such a journey: They voyaged for many months.) yolculuk etmek- voyager -
6 route
n f1 chaussée yol [joɫ]◊La route est barrée. — Yol kapalı.
2 itinéraire yol [joɫ]a yanlış yola girmekb fig yanılmak4 yolculuk [joɫʤu'ɫuk]♦ se mettre en route yola çıkmak♦ faire route yolculuk etmeka çalıştırmakb fig başlatmak -
7 sail
n. yelken, yelkenler, yelkenli gemi, denize açılma, gemi ile yolculuk, yeldeğirmeni kanadı————————v. denize açılmak, yelkenli ile gitmek, gemi ile yol almak, havada süzülmek, uçmak, gururla hareket etmek, yüzdürmek, uçurmak* * *1. denizde yol al (v.) 2. yelken (n.)* * *[seil] 1. noun1) (a sheet of strong cloth spread to catch the wind, by which a ship is driven forward.) yelken2) (a journey in a ship: a sail in his yacht; a week's sail to the island.) deniz yolculuğu3) (an arm of a windmill.) yel değirmeni kanadı2. verb1) ((of a ship) to be moved by sails: The yacht sailed away.) yelkenle yol almak, seyretmek2) (to steer or navigate a ship or boat: He sailed (the boat) to the island.) gemi kullanmak3) (to go in a ship or boat (with or without sails): I've never sailed through the Mediterranean.) gemiyle yolculuk etmek4) (to begin a voyage: The ship sails today; My aunt sailed today.) yelken açmak, denize açılmak, yola çıkmak5) (to travel on (the sea etc) in a ship: He sailed the North Sea.) deniz yolculuğu yapmak, gitmek6) (to move steadily and easily: Clouds sailed across the sky; He sailed through his exams; She sailed into the room.) süzülmek, süzülüp gitmek•- sailing
- sailing-
- sailor
- in full sail -
8 déplacement
-
9 se déplacer
v pr1 bouger yer değiştirmek2 yolculuk etmek◊Elle se déplace souvent pour son travail. — Bayan işi için sık sık yolculuk ediyor.
-
10 traffic
n. trafik, gidiş geliş, alışveriş————————v. değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek* * *trafik* * *['træfik] 1. noun1) (vehicles, aircraft, ships etc moving about: There's a lot of traffic on the roads / on the river.) trafik2) (trade, especially illegal or dishonest: the drug traffic.) yasa dışı ticaret2. verb(to deal or trade in, especially illegally or dishonestly: They were trafficking in smuggled goods.) yasa dışı ticaret yapmak- traffic island
- traffic jam
- traffic lights
- traffic warden -
11 peregrinate
v. seyahat etmek, yolculuk etmek, gezmek -
12 peregrinate
v. seyahat etmek, yolculuk etmek, gezmek -
13 ride
(at, bisiklet, motosiklet, vb.) sürmek, binmek; ata binmek, at gezintisi yapmak; (in ile) yolculuk etmek, gitmek; (su) üstünde kalmak; süzülmek; satasmak, gicik etmek, elestirmek, gezinti, tur -
14 yacht
n. yat————————v. yat ile yolculuk etmek, yat ile gitmek* * *yat* * *[jot](a boat or small ship, usually with sails, often with an engine, built and used for racing or cruising: We spent our holidays on a friend's yacht; ( also adjective) a yacht race.) yat- yachting- yachtsman
- yacht club -
15 itinerate
v. dolaşmak, yolculuk etmek, gezmek, yol almak -
16 itinerate
v. dolaşmak, yolculuk etmek, gezmek, yol almak -
17 itinerate
dolasmak, yolculuk etmek -
18 stow away
biletsiz yolculuk etmek -
19 autocar
-
20 classe
n f1 catégorie sınıf [sɯ'nɯf]2 sınıf [sɯ'nɯf]3 scol sınıf [sɯ'nɯf]4 derslik5 en classe okulda6 klas [clas]7 transports sınıf [sɯ'nɯf]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yolculuk etmek — bir yerden başka bir yere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yolculuk — is., ğu 1) Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk. F. N. Çamlıbel 2) Bu gidiş gelişte geçen süre 3) Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sefer etmek — gezmek, gezinti yapmak, yolculuk etmek Ne hoş, ey güzel Tanrı m, ne hoş / Maviliklerde sefer etmek O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
seyahat etmek — uzak yerleri gezerek görmek, yolculuk etmek Seyahat etmenin ilk defa olarak büyük bir faydasını gördüm. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
helak etmek — 1) öldürmek, ortadan kaldırmak 2) mec. aşırı derecede yormak, bitkin duruma getirmek Bu yolculuk bizi helak etti … Çağatay Osmanlı Sözlük
tabir etmek — 1) yorumlamak Sana yolculuk, millete de şenlik var, diye tabir etti. R. E. Ünaydın 2) söz ile anlatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
posta — is., İt. posta 1) Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emanetlerin tümü Eşyalarımı ilk posta ile bir denk yapıp İstanbul a gönderdim. Ö. Seyfettin 2) Genellikle bu emanetleri götüren taşıt 3) Bu emanetleri toplayan ve dağıtan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sefer — is., Ar. sefer 1) Yolculuk Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Nice seneler geçti dönen yok seferinden. Y. K. Beyatlı 2) Kez, yol, defa Bu sefer ben söylüyorum, tekrar ediyorum. R. H. Karay 3) ask. Genellikle ülke dışına yapılan askerî… … Çağatay Osmanlı Sözlük
seyahat — is., ti, Ar. siyāḥat 1) Yolculuk Her zamanki seyahat hatıralarını anlatmaya başladı. P. Safa 2) Gezi Birleşik Sözler seyahat acentesi seyahatname iş seyahati Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller seyahat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük